İyilik ve Kötülük: Seçim, Özne ve İnsan Zihninin Kuantum Doğası
Özet
Bu makale, iyilik ve kötülük kavramlarının felsefi, psikolojik ve nörobilimsel temellerini tartışmaktadır. Kader, seçim ve öznel davranış arasındaki ilişki Kant’ın ahlak kuramı, modern psikoloji ve kuantum bilişsel modeller üzerinden ele alınmıştır. İddia şudur: iyilik ve kötülük mutlak metafizik varlıklar değil, insanın sosyolojik öznesinde ortaya çıkan bilişsel kodlardır. Bu kodlar, tıpkı kuantum bilgisayarlarında “çift yapılı” karar verme mekanizması gibi, olasılıklar arasında salınan bir seçim süreci üretir. İyi ya da kötü olmak bir kader değil; fakat seçim de yalnızca rasyonel özgürlük değil, ruh hallerinin ve psikolojik dinamiklerin de ürünüdür.
Giriş
İnsanlık tarihi boyunca “iyi” ve “kötü” kavramları dini, ahlaki ve toplumsal normların temelinde yer almıştır. Teolojik gelenekler kötülüğü günah, iyiliği ise erdem olarak kodlamış; modern felsefe ise bu kavramları özgür irade ve ahlak yasasıyla temellendirmiştir. Ancak günümüz psikolojisi ve nörobilimi, insan davranışlarının yalnızca bilinçli seçimlere dayanmadığını, duygusal, biyokimyasal ve sosyal koşulların da belirleyici olduğunu göstermektedir (Greene & Haidt, 2002; Sapolsky, 2017).
Felsefi Çerçeve: Kant ve Özgürlük
Immanuel Kant’a göre ahlakın temeli “ödev”dir; yani bir eylemin iyi veya kötü olması onun sonuçlarından değil, niyetinden kaynaklanır (Kant, Grundlegung zur Metaphysik der Sitten, 1785). Kant, insanın özgür iradeye sahip olduğunu ve bu iradenin “ahlak yasası”na boyun eğmesi gerektiğini savunur. Ancak burada paradoksal bir durum ortaya çıkar: eğer kader önceden belirlenmişse, özgür seçim mümkün müdür?
Kant, kaderciliği reddederek, insanın “özgürlük olmadan ahlakın olamayacağını” vurgular. Dolayısıyla kötülük veya iyilik, yalnızca dışsal koşulların değil, rasyonel öznenin kendi yasa koyuculuğunun (özerklik) bir sonucudur.
Psikolojik Perspektif: İyi ve Kötünün Bilişsel Dinamikleri
Psikoloji açısından iyilik ve kötülük, evrensel kategoriler değil, sosyal öğrenme ve duygusal koşullanmaların ürünüdür. Freud’un yapısal kuramında id, ego ve süperego arasındaki çatışma, bireyin “iyi” ve “kötü” algısını şekillendirir. Modern sosyal psikoloji ise ahlaki kararların çoğunlukla hızlı, sezgisel tepkilerle alındığını, rasyonel gerekçelerin ise bu tepkileri sonradan meşrulaştırdığını göstermektedir (Haidt, 2001).
Örneğin bir aslanın avını öldürmesi biyolojik bir zorunluluk iken, insanın aynı eylemi “acımasızlık” veya “vahşet” olarak kodlaması, öznenin toplumsal-ahlaki bağlamından doğar. Bu bağlam, iyilik ve kötülüğün psikososyal inşalar olduğunu ortaya koyar.
Nörobilim ve Kuantum Metaforu
Nörobilim araştırmaları, insan beyninin karar alma süreçlerinde deterministik bir mekanizmanın yanı sıra olasılıklara dayalı “rastlantısallık” unsuru da bulunduğunu göstermektedir (Brembs, 2011). Bu durum, kuantum bilgisayarlarının “süperpozisyon” ilkesine benzer: İnsan zihni, aynı anda hem iyi hem kötü eğilimleri taşıyan bir sistemdir; hangi eğilimin davranışa dönüşeceği ise sosyal, duygusal ve bilişsel koşulların etkileşimiyle belirlenir.
Bu yaklaşımda iyilik ve kötülük, bir “çift yapı”nın kutuplarıdır. İnsan öznesi, evrenin kuantum bilgisayarı gibi, olasılıklar arasında seçim yaparak gerçekliği resmeder.
Sosyolojik Boyut: İyilik-Kötülük Bir Çekirdek Kod Olarak
Toplumlar, suç ve ceza kavramlarını, bireyin davranışlarını düzenlemek için inşa etmiştir. Ancak kaderci bakış açısına göre birey seçme özgürlüğüne sahip değilse, suçun da cezanın da anlamı kalmaz. Bu ikilem, hukuk sisteminin de temelini oluşturan “sorumluluk” kavramını tartışmaya açar.
Modern sosyolojiye göre iyilik ve kötülük, bireyin değil, toplumun normatif kodlamalarıdır (Durkheim, 1912). Bu nedenle “kötülük” bireysel niyetin değil, sosyal bağlamın bir ürünüdür.
Sonuç
İyilik ve kötülük ne yalnızca kaderin kaçınılmaz yazgılarıdır ne de tamamen özgür seçimin mutlak ürünleridir. Onlar, insan öznesinin psikolojik dinamikleri, sosyolojik normları ve nörobiyolojik yapıları içinde ortaya çıkan bilişsel kodlardır. Kant’ın ahlak felsefesi, bu kodların özne tarafından üstlenilmesi gerektiğini vurgularken; modern psikoloji ve nörobilim, bu kodların çoğu zaman bilinçdışı süreçler tarafından belirlendiğini göstermektedir.
Dolayısıyla “iyi” veya “kötü” olmak bir kader değil, fakat aynı zamanda saf bir seçim de değildir. İnsan, kuantum doğasına benzer şekilde, hem olasılıkların hem de normların kesişiminde seçim yapan bir özne olarak konumlanır.
E.G
Kaynakça
Brembs, B. (2011). Towards a scientific concept of free will as a biological trait. Neurophilosophy.
Durkheim, E. (1912). Les formes élémentaires de la vie religieuse. Paris.
Greene, J., & Haidt, J. (2002). How (and where) does moral judgment work? Trends in Cognitive Sciences, 6(12), 517–523.
Haidt, J. (2001). The emotional dog and its rational tail: A social intuitionist approach to moral judgment. Psychological Review, 108(4), 814–834.
Kant, I. (1785). Grundlegung zur Metaphysik der Sitten.
Sapolsky, R. (2017). Behave: The Biology of Humans at Our Best and
No comments:
Post a Comment